0850 303 9 777|Şubelerimiz
Fas
Fas


Fas denince akla bir sonsuzluk hissi gelir. Bu güzel ülke, Avrupa ve Afrika gibi iki kıtanın birleştiği; Atlantik Okyanusu ile Akdeniz’in göz alabildiğine uzanan derin mavi sularının buluştuğu yerdedir. Tepenizde yıldızlarla bezeli uçsuz bucaksız gece manzarası, altınızda Çöl’ün sınırsızca uzandığı hissi veren sıcak kumları...

Hem dünyaya açılan bir kapı, hem son derece zengin bir yerel kültür. Sanki burada da büyük bir buluşma mevcuttur.

Fas’a gelince enginlere açılma, keşfetme, dünyayı daha yakından tanıma duygusunun şaha kalkması hiç de şaşırtıcı değil!
Kaynak : Shutterstock

Rabat

Fas’ın başkenti Rabat, Atlantik Okyanusu kıyısında, okyanusa dökülen Bou Regreg Nehri’nin sol yakasında kurulmuştur. Nehrin sağ yakasında kurulu Salé Kenti ile ortak bir kaderi paylaşarak gelişir. Rabat’ın sağ kolunda Salé varsa sol kolunu da Temara Kenti oluşturur.
 
Kuruluş tarihi 12. yy’a dek geriye giden Rabat, liman olarak Kazablanka ölçüsünde gelişememiş olsa da ülkenin yönetim merkezi olması, endüstriyel olarak oynadığı rol, milyonluk nüfusu ve tarihsel önemi ile dikkati çeker. 20. yy başlarında, Fas’ın Fransız kontrolüne geçtiği günlerden bugün bağımsız Fas’a gelene dek Rabat, ülkenin başkentliğini yapar. Ülkenin en önemli tarihsel yapılarından birkaçının yanı sıra Kraliyet Sarayı da Rabat’da yer alır. Dünü koruyarak bugünün modern başkent anlayışını uygulamaya koyan Rabat, UNESCO Dünya Mirası listesinde kendine yer bulur.
 
Şehrin görülecek noktaları arasında Kasbah des Oudayas (Kasbah, Kuzey Afrika’da kale veya kalenin çevrelediği tarihi kent anlamlarına gelmektedir.) ilk sıralarda yer alır. Kasbah’a girişte görülebilecek Udaya  Kapısı da Rabat’ın en görkemli manzaralarından birini temsil eder. 12. yy’dan, Berberi Almoravid Hanedanı Dönemi’nden günümüze ulaşmıştır. Rabat Plajı yakınlardadır. Kasbah yakınlarında görmeye değer yerlerden biri de Endülüs Bahçeleri’dir. Şehrin Rabat Medina olarak anılan surlarla çevrili tarihi bölgesi, aslında bitirilmemiş bir caminin yarım kalan minaresi olan Hassan Kulesi, bağımsız Fas’ın ilk Kralı V. Muhammed’in Mozolesi, Chellah Antik Kenti Rabat’ın en önemli ziyaret noktalarından birkaçını oluşturur.
 
Kasbah’ın veya Medina’nın geleneksel mavi-beyaz evleri gibi, büyük mimar Zaha Hadid tasarımı ve onun son eserlerinden Büyük Rabat Tiyatrosu’nun modern beyaz silüeti de Rabat’dan unutulmaz bir manzara olarak zihinlerde yer bulmayı bekliyor.

Daha fazla...

Kaynak : Shutterstock

Kazablanka

Yüzünü Atlantik Okyanusu’na dönmüş bu kent, yalnız Fas’ın değil, tüm Afrika’nın en önemli liman kentlerinden biridir. Arapça adı Dar el Baida’dır.

Kazablanka’nın tarih sahnesine küçük bir Berberi kasabası olarak çıktığı sanılıyor. Daha sonra bir korsan yatağı haline gelen şehri Portekizliler yıkar ama akabinde burada 1500’lerin başında “Beyaz Ev” anlamına gelen “Casa Branca” ismiyle yeni bir şehir kurarlar. Zamanla bu isim İspanyol tüccarların etkisiyle Casablanca halini alır. Şehir, 20. yy’ın başından itibaren Fransız egemenliğindeki Fas’ın en önemli liman kenti olur. Fas’ın en büyük şehri olarak gelişimini devam ettirir ve konumu itibariyle Dünya üzerinde de liman olarak büyük önem kazanır. Bu yönüyle şehir Modern Fas’ın yüzünü yansıtır.
 
Dünyanın en büyük camilerinden biri, 210 metrelik minaresiyle şehrin sembollerinden II. Hasan Camii hemen Okyanus kıyısında yer alır. Görkemli bir başka yapı, Katolik Kazablanka Katedrali olarak inşa edilmiş Cathédrale du Sacré Coeur’dür. V. Muhammed Meydanı, sahil kenarında yer alan Corniche Bulvarı, Morocco Mall Alışveriş Merkezi, şehrin tarihi Medinası, Habous’da yer alan eski Adliye Binası (Old Mahkama du Pacha), Kraliyet Sarayı ve Pazar Yeri – Bazar Riad görmeye değer noktalardan bazılarıdır.
 
Ünlü Kazablanka filminde güzeller güzeli Ingrid Bergman “Bir daha çal, Sam” repliğini söyler.  
 
Ya siz, bu güzel filme de adını veren Kazablanka’yı görmek, görmüş olsanız da bir daha gelmek istemez misiniz?
 
Daha fazla...

Kaynak : Shutterstock

Tanca

Fas’ta Cebelitarık Boğazı’nın Atlantik Okyanusu’na açıldığı noktada yer alan ve sonsuzluğa açılan bir kapı gibi görünen Berberi şehridir, Tanca. Şehir, konumu ve bir liman olarak oynadığı rol nedeniyle yalnız denizyolu değil, karayollarının da kesiştiği önemli bir ulaşım noktasıdır.
 
Tanca sahip olduğu eşsiz konum nedeniyle pek çok uygarlığın hakimiyet çabalarıyla karşı karşıya kalır. Bir Fenike şehriyken, Kartaca, Roma ve zaman içinde Arap hakimiyetine girer. Tanca Genel Vali olarak Tarık bin Ziyad’ı görür. Tarık bin Ziyad’ın fethetmek üzere İspanya’ya ilk ayak bastığı,  İber Yarımadası’nın güneyindeki yarımada Gibraltar, Cebel-i Tarık (Jabal Tariq – Tarık Dağı) olarak anılır ve Tanca’nın girişini gözettiği Cebelitarık Boğazı’na adını verir. Bölgede Emevi hakimiyetinin son bulmasının ardından Portekiz, İspanyol, İngilizlerin ve nihayet Fransızların hakim olduğu dönemler yaşanır. Bir dönem uluslararası bir komisyon tarafından yönetilen şehir, 1956’dan itibaren bağımsız Fas’ın bir parçası olarak yoluna devam eder.
 
Avrupa’dan Afrika’ya bir geçiş noktası olan kent, doğal olarak pek çok yabancıyı konuk eden kozmopolit bir kent olmuştur. Üstüne üstlük Tanca, pek çok sanatçının da ilgisini çeker. Özellikle 1950 ve 60’larda ressam ve yazarların uğrak yeri olarak ünlenir. Hatta Paul Bowles ve Jane Bowles gibi içlerinden bazıları yaşamının bir kısmını Tanca’da geçirmeyi seçer. Beyaza bürünmüş bu şehir, kimi kitaplarda da kendine yer bulur.
 
Ancak Tanca’nın belki de en ünlü sakini, 1304 yılında burada doğan Kuzey Afrika’dan Çin’e kadar giderek, seyahatlerini yazıya döken ve geçmişten paha biçilmez bir miras bırakan Büyük Berberi Seyyah İbni Batuta’dır. İbni Batuta, bugün Tanca’da küçük bir türbede son uykusunda.
 
Tarihi medinası, Kasbah Müzesi, Grand Socco, Tanca denince akla ilk gelen ziyaret noktaları...
 
Daha fazla...

Kaynak : Shutterstock Marakeş'de Fas Bayrağı
Kaynak : Shutterstock Cebelitarık - Atlantik'le Akdeniz'in Birleştiği Nokta - Tanca
Kaynak : Shutterstock Atlas Dağları'ndan Görünüm

Coğrafi ve Siyasi Bilgi

Afrika ile Avrupa’nın birleştiği; Atlantik Okyanusu ile Akdeniz’in Cebelitarık Boğazı ile birbirine bağlandığı noktanın karşılıklı iki ayağını Avrupa’da İspanya, Afrika’da ise Fas oluşturur. Kuzey Afrika ülkeleri içinde bu konumuyla özel bir noktada yer alan Fas’ın doğu ve güneydoğusunda Cezayir sınırı bulunur. Kuzeyde, İspanya ile Fas kıyıları arasında kalan, Akdeniz’in bir parçası olan Alboran Denizi; tüm batı kıyısı boyunca ise Atlantik Okyanusu ile çevrelenmiştir.
 
Afrika’nın Batı kıyısı boyunca dar bir şerit halinde güneybatıya doğru uzanan ülkenin güney ucunda Fas tarafından kontrol edilen tartışmalı Batı Sahra Bölgesi yer alır. Yaklaşık olarak Cezayir, Moritanya ve Fas sınırının kesiştiği noktadan başlayan Batı Sahra toprakları yerleşiminin oldukça sınırlı olduğu çöllerle kaplı topraklardır ve bugün önemli bir bölümü Fas’ın egemenliği altındadır.
 
Atlantik Okyanusu’nda İspanya’ya bağlı Kanarya Adaları ile komşu olan Fas’ın kuzeyinde de, tamamı Fas toprakları tarafından çevrelenmiş Ceuta ve Melilla adlarında iki özerk İspanyol kıyı kenti bulunur.  
 
Fas, yüksek dağlarla kaplı bir ülkedir. Rif Dağları kuzeyde kıyıyı merkezden ayırırken, Atlas Dağları, kuzeydoğu – güneybatı ekseninde, adeta Atlantik kıyısına paralel şekilde ülkeyi ikiye böler. Atlas Dağları üç ayrı dağ zincirinden oluşur: Yüksek Atlas Dağları, Orta Atlaslar ve Anti Atlas Dağları... Ülkenin zirvesi, 4165 metrelik yüksekliği ile Toubkal Dağı’dır ve Toubkal Yüksek Atlas Dağları’nın bir parçasıdır. Yüksek dağlar nedeniyle oluşmuş vadiler ve zengin kıyı düzlükleri de ülkenin ana yüzey şekillerini oluşturur. Orta Atlaslardan doğan ve Atlantik Okyanusu’na dökülen Sebou Nehri, Fas’ın en önemli su kaynaklarından biridir. Drâa Nehri ise ülkedeki en uzun nehirdir.
 
Fas’ın resmi dilleri Arapça ve Berberice iken resmi dil hüviyeti taşımayan Fransızca resmi yazışmalarda, iş yaşamında, kültürel ve ekonomik hayatta yaygın olarak kullanılır.
 
Anayasal monarşi ile yönetilen Fas’da kralın yetkileri sembolik değildir. Hz. Ali’nin soyundan gelen, bu nedenle Alevî Hanedanı olarak anılan hanedana mensup olan Kral, yönetimde geniş yetkilere sahiptir.
 
Başkenti Rabat olan Fas’ın para birimi Fas Dirhemi’dir.
 

Kaynak : Shutterstock Volubilis Roma Kalıntıları
Kaynak : Shutterstock İdrisi Devleti Kurucusu I. İdris'in Türbesi
Kaynak : Shutterstock Rabat - V. Muhammed Mozolesi
Kaynak : Shutterstock Batı Sahra'dan Çöl Manzarası

Tarihi Bilgi

Sahip olduğu eşsiz konumla, yüzbinlerce yıl öncesine dayanan yerleşim yeri niteliğiyle Fas, zengin bir tarihsel geçmişe sahiptir. Günümüz kralının da dahil olduğu Alevi Hanedanının, soyu Hazreti Ali’ye uzanan ve 1600’lü yılların ilk yarısından itibaren ülke yönetiminde söz sahibi bir hanedan olması da bu zengin ve köklü tarihin önemli işaretlerinden birini teşkil eder.
 
Fas, ilkçağlarda Fenikelilerden başlamak üzere pek çok kavmin sahip olmak istediği bir bölgede bulunuyordu. Bölgenin bilinen en eski halkı Amazighlerdir. Fas toprakları Fenike kolonilerinin gelişine MÖ. 800’lerde tanıklık eder. Roma İmparatorluğu bölgeye ulaştığında burada yaşayan yerli halkları ‘barbarlar’ anlamında barbarians olarak çağırır ve o günden bu yana anlam değiştirerek ulaşan berberi kelimesinin kökenini oluşturur. Roma Dönemi, Kartaca, Vandal ve Vizigotlarla mücadelenin de yaşandığı zamanlardır. Hatta Fas, Bizans akınlarına da sahne olur.
 
MS. 7 yy. sonlarından itibaren bölgeye İslamı yayma amacı güden Arap akınları hakim olur. 682’de Emevi komutan Ukbe bin Nâfi, Atlantik kıyılarına ulaşan ilk fetihçi olur. Arapların fetih amacıyla gelişi hemen sonuç vermese de zaman içinde İslam bölgede yaygın olarak kabul görür hale gelir. Hazreti Muhammed’in soyundan geldiği söylenen İdris ibn Abdullah, Fes şehrini başkent yaparak İdrisîler Devleti’ni kurar. 11. yy’dan itibaren Berberi Hanedanlarının yükselişi başlar. 12. ve 13. yy’da Fas, bu Berberi hanedanlarından Almovarid Hanedanı’nın egemenliği altındadır. Merinid ve Saadi Hanedanları da Berberi Dönemi hanedanlarından ikisidir. 15. yy’da İspanya’da başlayan Hristiyan Reconquest hareketi ile Fas, İspanya’dan kaçan müslüman ve yahudilerden oluşan yoğun bir göç hareketi ile karşı karşıya kalır.
 
16. yy’da Fas’ta Cezayir merkezli Osmanlı nüfuz mücadelesi görülür ama Osmanlılar bu konuda bekledikleri ölçüde başarılı olamazlar. 17. yy’dan itibaren, bugün de bir temsilcisinin Fas’ın yönetiminde olduğu Alevî Hanedanı’nın yükselişi başlar. Alevi Hanedanı uzun yıllar boyu süren İslami bir monarşik düzen oluşturur.
 
Fransızların 1830’da Cezayir’i işgal etmelerinin ardından, Fas da Fransa ile bir mücadele içine girer. İspanya ve Fransa Fas üzerinde nüfuzunu arttırır. 1912’den itibaren Fas, Fransız sömürgesi haline gelirse de ülkenin kuzeyindeki kıyı bölgesi ile güneybatıdaki çöl bölgesi İspanya kontrolü altına bırakılmıştır. 1930’lardan itibaren Fas’da Ulusalcı bir hareketin ateşi yanmaya başlar. Hareket, 1944’de Fransa’dan bağımsızlığını talep eder. Hareketin önderlerinden Sultan V. Muhammed Fransa tarafından 1953’de sürgüne gönderilir ama bağımsızlık hareketini kontrol etmekte aciz kalan Fransa 1955’de geri dönüşüne onay vermek ve 1956’da Fas’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kalacaktır. İspanya da çok kısa bir süre sonra Fas’ın bağımsızlığını tanıyacak; Ceuta ve Melilla kıyı şehirleri dışında yönetimi Fas’a bırakacaktır. V. Muhammed, 1957’den itibaren Kral olarak taç giyer.
 
Kral Hassan Dönemi’nde, İspanyol kontrolündeki Batı Sahra’da da bağımsızlık hareketi başlar. Fas bu duruma 1975’de yüzbinlerce silahsız gönüllünün Batı Sahra’ya gönderildiği ‘Yeşil Yürüyüş’ hareketiyle karşılık verir. Çatışmadan çekinen İspanya, bölgenin kontrolünü Fas ve Moritanya’ya bırakır. Moritanya da zaman içinde Fas lehine kontrol bölgesinden çekilirse de ayrılıkçı gerilla hareketi Polisario Cephesi, Fas’tan bağımsızlık mücadelesine devam eder. De Facto olarak Fas kontrolündeki Batı Sahra’nın konumu bugün de uluslararası alanda tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir.
 

Kaynak : Shutterstock El Yapımı Müzik Aletleri Satışı
Kaynak : Shutterstock Fas Kilimleri - Şafşavan
Kaynak : Shutterstock Ağaç Oyması Eski bir Kapı - Rabat

Kültür/Sanat/Mimari

Dünyanın önemli kavşak noktalarından biri üzerinde yer alan Fas’ta yerli Berberi kültürü ve fetih için gelen ve nihayetinde yerli kültür unsuru haline gelen Arap ve İslam kültürüne Avrupa ve Afrika’dan, İspanya’dan kaçmak zorunda kalan Endülüs kültüründen izler - etkiler eklenir.
 
Uzun yıllar tek resmi dil olarak kullanılan Arapça’ya 2011 yılında Berberice de resmi dil olarak eklenir. Resmi dil niteliği taşımayan ama iş dünyasında öneme sahip olan ve çok kullanılan Fransızca kültürel alanda da önemli bir role sahiptir. Faslı yazarların önemli bir bölümü bu nedenle eserlerini Arapça ve Fransızca olarak yazmakta veya yayınlamaktadır. Fas’ın en önemli edebiyat insanları arasında Tahar Ben Jelloun, Mohamed Choukri, Mohammed Berrada, Abdallah Laroui, Driss Chraibi, Driss El Khouri, Abdelrahim Lahbibi, Abdelfettah Kilito, Laila Lalami ve Fatima Mernissi ilk sıralarda sayılabilir. Fas’ta sözlü edebiyat geleneği ve hikayecilik de günümüze kadar ulaşmayı başarmış güçlü bir edebi aktarım yoludur.
 
Coğrafyaya göre farklılık gösteren geleneksel Fas müzik türleri arasında malhun, Al Aala veya Gharnati olarak iki ayrı stile ayrılan klasik Endülüs müziği, mistik bir tür olan gnawa, yine mistik sufi müziği, Cezayir kökenli rai, Fas’a özgü folk müziği ifade eden chaabi ve geleneksel berberi müziği sayılabilir. Rif Dağları’ndan doğan enstrümantal müzikleri ile Master Musicians of Jajouka grubu ve gnawa söyleyen Hassan Hakmoun geleneksel müziğin dünyada isim yapmış önemli temsilcileridir. Zurnaya büyük oranda benzeyen rhaita, kanun, ud, ud cinsi bir çalgı olan sintir, darbuka geleneksel çalgıları oluşturur.
 
Fas’ın Yüksek Atlaslardan doğan Taskiwin dansı, geleneksel çalgılarla yapılan ve insan sesinin eşlik ettiği müziğin ritmiyle yapılan, büyükten küçüğe aktarılarak yaşayan bir dans türüdür ve sahip olduğu kültürel değer nedeniyle 2017 yılında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesine girmiş; varlığı tehlike altındayken canlandırılmaya çalışılmaktadır.
 
Halıcılık, kaligrafi ve çömlekçilik, ağaç oymacılığı Fas’ın köklü bir geçmişe dayanan geleneksel el sanatlarıdır.
 
Fas mimarisi, Arap mimarisi, İslam mimarisi, Endülüs – Mağrıbi mimarisinden etkilenmiştir. İspanyol, Portekiz, Fransa kısacası Avrupa mimarisinden de etkiler taşır. Geometrik desenlerin, çiçekli süslemelerin, parlak renklerin, kaligrafi ile süslenir. En eski Fas mimarisi örnekleri Kasbah adı verilen kale veya tahkimli yerleşim yerlerinde görülebilir.
 

Kaynak : Shutterstock Meknes'de bir Golf Sahası
Kaynak : Shutterstock Atlas Dağlarında Zorlu Motosiklet Turu

Spor

Dünyanın pek çok köşesinde olduğu gibi Fas’ta da futbol en popüler, en sevilen en çok takip edilen spor branşıdır ama aynı zamanda golf, su sporları ve Avrupa etkisiyle polo da sevilen spor dalları arasındadır. Efsane futbolcu Pele’nin dahi takdirini kazanmış Larbi Benbarek, Fas’ın Siyah İnci lakaplı efsane futbolcusudur.
 
1984 yılında Faslı sporcu Nawal El Moutawakel, 400 metrede olimpiyat madalyası kazanarak İslam ülkeleri arasında bu mesafede altın madalya kazanan ilk kadın atlet ünvanına sahip olur ve Afrikalı - Arap kadın sporcular için takip edilen örnek sporcu haline gelir. Altın madalyalı bir başka Faslı Olimpik sporcu, Said Aouita’dır. Dünyanın sayılı orta mesafe koşucularından biri olan Hicham El Guerrouj’ın, 1998’de 1500 metrede kırdığı Dünya rekoru ve 1999 yılına ait 2000 metre Dünya rekoru sene 2019’a ulaştığında hala aşılamamıştır. Aynı zamanda 2004 Atina Olimpiyat Oyunları esnasında 5000 metrede de altın madalya sahibi olmayı başarmıştır.
 
Fas’ta kendine önemli bir yer edinmiş olan spor dallarından birini de golf teşkil eder. Ülkenin farklı noktalarına yayılmış kırka yakın golf alanı bulunur. Dalış ve sörf gibi su sporları, hiking, binicilik gibi aktiviteler de Fas’ta yapılabilecek aktivitelerden bazılarıdır. Batı Sahra çöllerinde deve turları, çöl tur ve safarileri de yapılmaktadır.
 

Kaynak : Shutterstock Tajin Kaplar Kaynak : Shutterstock Tuzlu Limon Turşusu
Mutfak
Fas mutfağı Okyanus kıyılarından Atlas Dağlarına yöresel fark ve özelliklere sahip, zengin bir mutfaktır. Safran, kişniş ve kimyon Fas mutfağında bol kullanılan baharat türleridir.  Ayrıca Hint mutfağındaki garam masala benzeri Ras el hanout adı verilen baharat karışımları kullanılır. Bu karışımın sabit bir tanımı yoktur. Kişiye göre farklı karışımlarla karşılaşmak mümkündür.  Daha çok Tunus ve Libya’da görülen harissa adı verilen acı kırmızı biberli sos da Fas mutfağında kullanılır.
 
Taze sebze ve meyvelerin tüketildiği ve geleneksel lezzetler için kullanıldığı Fas’ta midesine düşkün hemen her ziyaretçinin mutlu hissedeceği bir mutfak kültürü mevcuttur.
 
Fas mutfağının başlıca yemeği, şüphesiz kuskusdur. Ayrıca tajin adı verilen güvece benzer, koni biçiminde kapaklarıyla ağır seramik pişirme kaplarında pişirilen sebzeli et yemekleri de Fas mutfağının önemli bir öğesidir. Tajin kaplar yüzlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Fas mutfağında tat vermek amacıyla kullanılan limon turşusu ve kozmetikte de kullanılan kıymetli Argan yağı, iki önemli lezzet faktörüdür.   
 

Kuskus
Kuzey Afrika ülkelerinin pek çoğunda ana yemek malzemelerinden biri olan kuskus ile yapılan bir yemektir. Kuskus, Türkiye’de tüketilenden biraz daha farklıdır ve sadece irmikten üretilir. Kuskus, Arapça kiskas, Fransızca kuskusiyer olarak söylenen  buharlı bir tencerede pişirilir. Kuskusiyer, çaydanlık benzeri üstüste konan iki tencereden oluşur. Üstteki tencerenin tabanı özel olarak delinmiştir. Böylece kuskus alttaki tencerede kaynayan sebzelerin ve etin buharı ve rayihasıyla uzun süre demlenerek pişirilir. Alt tencerede pişirilen sebzeler, koyun, tavuk veya balık eti kuskus üzerine yerleştirilerek servis edilir. İçine tarçın, safran, zencefil gibi baharatlar eklenmiş olabilir.  Bugün Fas’ta en iyi kuskus halen yerel halkın evlerinde yapılmakta olanlardır.

Tajin
Tajin bir yemek ismi olmaktan çok Fas’ta tajin kullanılarak pişen yemeklerin genel adıdır. Koni biçimli kapaklarıyla seramik pişirme kapları bir çeşit güveç kabı olarak tanımlanabilir. Aynı zamanda yemeğin sunulduğu kap olarak da kullanılır. Tajin kap içersinde kömür ateşinde pişirilen tajin yemeklerinden yeşil zeytinli, limon turşulu tavuk yemeği ile erik kurusu ve badem ile tatlandırılmış kuzu/koyun eti yemeği klasikleşmiştir. Tajin yemekleri balık eti, köfte gibi farklı et çeşitleriyle veya vejeteryan usülü sade sebzeli yapılabilir. Çeşitli baharatlar içerebilir.
 

Pastilla
Bastilla olarak da anılan bu özel yemek, warka adı verilen özel Fas yufkasına sarılmış etli bir pay olarak tanımlanabilir. Et olarak güvercin eti tercih edilir ama pastilla tavuklu da yapılabilir. Safran, zencefil, biber, tarçın ile baharatlandırılmış ve portakal çiçeği suyu ile rayihalandırılmış olabilir. Badem, yumurta içerebilir. Üzeri pudra şekeri ve tarçın ile süslenir.
                                             
 

Harira
Özellikle Ramazan sofralarının baş tacı, Fas’a özel bir çorbadır. Domatesli, soğanlı, mercimek ve nohutlu, kuzu veya dana etli ve baharatlıdır. Genellikle içine pirinç veya tel şehriye de katılır. Yumurta içerebilir.
 

Khobz
Beyaz undan veya tam buğday unu ve irmik katılmış olarak yapılan geleneksel, yassı, yuvarlak somun ekmektir. Fas’ta ekmek çok tüketilen bir gıdadır. Khobz aynı zamanda yemek yerken kaşık niyetine de kullanılır.
 

Kaab El Ghazal
Ay çöreğine benzer badem ezmeli tatlı kurabiyedir. Portakal çiçeği suyu da ilave edilen bu tatlı kurabiyelerin adı Ceylan Boynuzu anlamına gelir. 
 

Nane Çayı
Kuzey Afrika ülkelerine özgü şekerli yeşil nane çayıdır. Mağrıbi nane çayı veya Fas nane çayı olarak da anılır.
 

Kaynak : Shutterstock Gece Işıldayan Meydan
Kaynak : Shutterstock Cema el Fna'da Yılan Oynatıcısı

Cema el Fna Meydanı

Fas’ta tarihi şehir bölgeleri medina olarak anılıyor. Medinalar, kale içi, labirente benzer sokakları ve mimarisiyle son derece ilgi çekici ve aynı zamanda el yapımı – geleneksel ürünlerin satıldığı yerler. Deri eşyalardan kilimlere; baharattan renkli, el yapımı Fas terlikleri babuşlara dek pek çok farklı eşya medinalarda satılıyor.
 
Fas’ın en fazla ilgi gören şehirlerinden biri olan Marakeş’te yer alan, şehrin medinasının kalp atışlarını duyabileceğiniz bir meydan Cema el Fna. Cema el Fna da aynı zamanda bir pazar yeri ama sahip olduğu tek nitelik bu değil.
 
Burası Fas’ın kültürel mirasının bir bölümü için bir sahne vazifesi görüyor ve bu nedenle UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde kendine yer buluyor. Bu listedeki pek çok şey gibi Cema el Fna da zamanın yarattığı değişim ve tahribata direnmeye çalışıyor.
 
Peki her gecesi bir karnavalı andıran bu meydanda neler çıkıyor karşımıza? İşte eksiği var, fazlası olmayan bir liste: Geleneksel yiyecekler ve meyve satıcıları, kocakarı ilaçları satanlar, uyuşturmaksızın diş çekme becerisi sergileyenler, kına ile yerel dövme desenleri yapanlar, akrobatlar, hikaye anlatıcıları, yılan oynatanlar, maymun oynatanlar, Berberi müzisyenler, dansçılar, falcılar, kısacası renkli bir karmaşa. Yerel halkın dünyanın dört bir tarafından turistlerin doldurduğu bir meydan...
 
Trafiğe kapalı olsa da alanda motorsiklet, at arabası gibi pek çok araç dolaşıyor ve dikkatli olmayı gerektiriyor.
 
Meydanın hemen yakınlarını ise turistler için oteller, kafeler, ünlü Kutubiye Camii, medina’nın kaybolacağınız dar sokakları çevreliyor.
 
 

Eğlence

Fas’ın eğlenceli ve renkli bazı özel zamanları aşağıda yer alır :
 

Uluslararası Nomad Festivali
2003’den bu yana devam eden bu festivalin ana amacı, Fas’ta yaşayan göçmen kültürlerini – Nomad göçmen anlamına geliyor – tanıtmak ve korunmasını sağlamak. Nomadlara özgü geleneksel aktivitelerin sergilendiği, konferanslar ve workshopların gerçekleştirildiği, müzik ve dans performanslarının eşlik ettiği festival, Fas’ın Sahra’ya açılan kapılarından M'hamid El Ghizlane adlı küçük bir yerleşim yerinde mart veya nisan ayında gerçekleştiriliyor.
 

Kalaat M’Gouna Gül Festivali
M’Gouna Vadisi, aynı zamanda Güller Vadisi olarak da anılır. Bu vadi her Nisan-Mayıs ayında muhteşem kokusuyla yabani güllerle dolar. Bahse konu olan binlerce tonluk mis kokulu bir yabani çiçek hasadıdır ve bu hasat mayıs ayında Gül Festivali ile kutlanır. Gül kokulu sabunlar, şampuan, gül suyu ve gül yağı almak için de bu festival biçilmiş kaftandır.
 

TANJazz
Her yıl Fas’ın Akdeniz’den Atlantik’e açılan kapısı Tangier (Tanca) şehrinde gerçekleştirilen müzik festivalidir. 2000 yılından bu yana eylül ayında yapılmaktadır. Bu festivalde Caz dünyasının uluslararası isimlerinin yanı sıra Fas müzisyenlerini de dinlemek mümkün.
 

Fes Dünya Kutsal Müzik Festivali
Uluslararası katılımla her yıl Fas’ın Fes kentinde gerçekleşen, yaklaşık çeyrek yüzyıllık bir festivaldir. Medeniyetler arası diyaloğa yaptığı katkı UNESCO tarafından da kabul görmüş olan bu festivalde pek çok farklı müzikal performansın yanı sura Sufi sanatçılrın eserlerini dinlemek de mümkündür.
 

Sefrou Kiraz Festivali
Fes yakınlarında yer alan Sefrou’da her yıl Haziran ortasında geleneksel Kiraz festivali kutlanır. UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde de kendine yer bulan bu festivalde yöre halkı katılımcıların eşliğinde bölgenin en güzel süsü ve önemli bir üretim kaynağı olan kiraz hasadını kutlar. Kutlamalara resmi geçit, müzikler, dans ve ülkenin her yerinden gelen adaylarla Kiraz Kraliçesi’nin seçimi eşlik eder.