İngiliz İmparatorluğu, Hindistan’da Kalküta yerine Delhi şehrinin Britanya Hindistanı’nın başkenti olmasına karar verir ve eski Delhi şehrinin güneyinde yirmi yıllık bir inşa dönemiyle yeni bir başkent inşa edilir. Yeni Delhi, 1931’den itibaren Britanya Hindistan’ına başkentlik yapar ve bağımsız Hindistan’ın kurulmasının ardından, 1947’den sonra, Hindistan başkenti olarak hayatına devam eder. Kutsal Ganj Nehri’ni besleyen kollardan biri olan Yamuna Nehri kıyısında kuruludur.
Yeni Delhi, aslen Delhi’nin bir parçası olarak, geçmişin zenginliklerini gelecekle buluşturan göz kamaştırıcı kentlerden biri... İngiliz etkisi taşıyan Yeni Delhi ile Hindistan’ın tarihi uygarlıklarına beşiklik etmiş Eski Delhi, farklı görünümleriyle bölgeye büyük bir zenginlik katıyor.
Tarihi Delhi Kenti Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından Şahcihanabad adıyla 17. yy. ortalarında kurulur. Delhi’nin, Kızıl Kale, Jama Mescit, Mümtaz Mahal, Diwan-i Aam, Moti Mescit gibi görkemli tarihi binaları burada bulunur.
Şehrin Yeni Delhi adıyla ülkeye başkentlik yapan bölümünde muhteşem Parlamento Binası, Ulusal Müze, Hindistan Başkanı’nın ikametgahı Rashtrapati Bhavan, büyük bir finans, iş ve ticaret merkezi olan Connaught Place, ünlü Birla Mandir Tapınağı, dev güneş saati Jantar Mantar görülebilir. Yeni Delhi’nin merkezinde altıgen bir meydanda yer alan Hint Kapısı, I. Dünya Savaşı ve Afgan Savaşı’nda hayatını kaybetmiş askerlerin anısına yapılmış bir zafer takı ve savaş anıtıdır.
Delhi’de bulunan iki tarihi yapı var ki görmek şart. Bunlardan ilki, Gur Hükümdarı Kutbiddin Aybek tarafından yaptırılan Kutub Minar. Zaferi simgeleyen bu nadide yapı, olağanüstü süslemeleri ile son derece dikkat çekici. 13. Yy’a tarihlenen yapı UNESCO Dünya Mirası listesinin parçasıdır. İkinci özel yapı ise yine UNESCO Listesi’nin bir parçası, Babür İmparatoru Hümayun Şah’ın türbesi..
Yeni Delhi, Hindistan’da kültür, sanat ve alış veriş merkezi olarak da büyük ilgi gören bir turistik gezi rotası...
Kuzey Hindistan’da yer alan Agra Şehri, Uttar Pradeş Eyaleti’nde, Yamuna Nehri kıyısında kuruludur. Agra, zihinlere dünyaca ünlü Taç Mahal’in bulunduğu yer olarak kazınmıştır. Hindistan’ın en fazla turist alan yerlerinden biri olan Agra, Delhi ve Jaipur kentleriyle beraber Altın Üçgen olarak tarif edilir.
Ludi Hanedanı’ndan İskender Ludi tarafından 1500’lerin hemen başında kurulan şehir, Delfi Sultanlığı’nın ve ardından Panipat Savaşı ile Delfi Sultanlığı’na son vererek bölgede hakimiyet kuran ve 19. yy ortalarında zayıflayarak yok olan Türk kökenli Babür İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmıştır.
Agra’da UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiş üç görkemli eser bulunuyor. Şüphesiz bunların ilki, her göreni etkisi altında bırakan, Şah Cihan tarafından eşi Mümtaz Mahal için yaptırılan ve aslında bir mozole olan Taç Mahal. Kırmızı Kale olarak da anılan ve güçlü Babür İmparatoru Ekber Şah tarafından yaptırılan Agra Kalesi listenin diğer yapısı. Kale içinde Cihangir Sarayı, Khas Mahal, Shish Mahal ve olağanüstü güzellikteki Moti Mescidi (İncili Camii)de bulunuyor. Fetihpur Sikri, Agra merkeze yaklaşık 37 kilometre mesafede yer alan bir Babür Kenti. Adı Zafer Şehri anlamına geliyor. Şeh Ekber tarafından 1569’da kurulmuş ve on yıl boyunca Babür İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmış.
Agra’da saklı hazineler bundan ibaret değil. Bebek Taç olarak da anılan Itimad-Ud Daulah Türbesi, Ekber Şah Türbesi, Mehtap Bağı gibi pek çok farklı zenginliğe sahip.
Agra, şaşırtıcı bir yer olan Hindistan’da nefes kesen bir deneyim anlamına geliyor!
Türkiye’de hala kullanılan eski adıyla Bombay veya bugünkü adıyla Mumbai, Hindistan’ın en ilginç, en karmaşık ve en şaşırtıcı şehirlerinden biri olsa gerek. Hindistan Yarımadası’nın batısında, Umman Denizi kıyısında yer alan bu şehir, Maharaştra Eyaleti’nin başkenti ve aynı zamanda yalnız Hindistan’ın değil, yerkürenin en kalabalık şehirlerinden biri...
Haritaya bakıldığında şehir bir yarımada üzerinde kurulmuş gibi görünüyorsa da haritaya dikkatle bakanlar şehri oluşturan yarımadanın ana karadan su yolları ile tamamen ayrılmış bir ada olduğunu görebiliyor. Bombay’ın üzerinde bulunduğu bu adanın ismi Salsette Adası.
Bombay, ülkenin batısında yer alan bir liman kenti olduğu için deniz yoluyla kolay ulaşılan bir noktada. Hint Kapısı veya Hindistan’a Giriş Kapısı anlamına gelen, kolonyal dönemden kalma Indian Gateway adlı zafer takı da sanki bunu anlatmaya çalışır gibi... Yalnız turistler için değil, Bombay’ın yerlileri için de bir buluşma noktası burası.
Bombay, artan nüfus, gecekondulaşma, hava kirliliği gibi pek çok sorunla boğuşurken, bir yandan da yüksek teknoloji alanında uzmanlaşan bir şehir. Bir taraftan Dharavi gibi Asya’nın en büyük gecekondu mahallesini, bir taraftan da Hindistan’ın gelişmiş film sektörünün kalbi Bollywood’u ve onun ışıltılı dünyasını bünyesinde barındırıyor.
Bombay’da görmeye değer pek çok nokta var. Bunlardan biri Hindistan’da yaşama dair çok şey anlatan, dünyanın en büyük çamaşırhanesi olarak adlandırılan ve her gün binlerce kişinin çamaşır yıkadığı ve kuruttuğu Dhobi Gat. Masalsı görünümüyle Taj Mahal Oteli; bir başka masalsı mimari, Chhatrapati Shivaji Maharaj Terminus, yani eski Victoria Tren İstasyonu; yeni adıyla Dr Bhau Daji Lad Mumbai Şehir Müzesi, eski adıyla Victoria & Albert Müzesi; dünyanın en pahalı evlerinden biri olan ve bir Hintli işadamına ait Antilla Binası; binlerce maymunun yaşam alanı ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin bir parçası, Hindu kaya tapınaklarının bulunduğu Elephanta yani Fil Adası bunlardan sadece birkaçı ...
Bombay gezisini planlamakta olanlara şehirde, Haziran ile Eylül arasında muson yağmurlarının hüküm sürdüğünü hatırlatmakta yarar var.
Hint Yarımadası güneyine doğru, yarımadanın ortasına yakın bir noktada, Telangana Platosu üzerinde kurulu ve aynı adlı eyaletin başkenti olan Haydarabad, Hindistan’ın en büyük ve kalabalık şehirlerinden biridir. Şehir, Krishna Nehri’nin kollarından biri olan Musi Nehri kıyılarında kurulmuştur
Haydarabad’ın sembolü olarak görülen Çarminar (Charminar), ismi Dört Minare anlamına gelen bir camidir. Hindistan’da bir süre bağımsız devlet olan Türk asıllı Kutbşahlardan Muhammed Kutub Şah tarafından 1591’de yapılan camii, göz alıcı mimarisiyle dikkat çeker. 1000 kişinin aynı anda ibadet edebildiği Mekke Mescidi de Haydarabad’ın müslüman nüfusu için büyük önem taşır. Yapımında Mekke’den gelen toprağın kullanıldığı söylenmektedir.
Haydarabad merkeze yaklaşık 10 kilometre mesafede yer alan (Golkonda) Golconda Kalesi, kale yakınlarındaki muhteşem bir görünüm arzeden Kutup Şah Türbeleri, nadide parçalar içeren koleksiyonuyla Salar Jung Müzesi, Hussain Sagar Gölü üzerinde bulunan Buda Heykeli görmeye değer yerlerden birkaçıdır.
Modern Haydarabad bugün bir bilişim teknolojileri merkezidir ve bu alanda önemli bir çalışan istihdamı sağlar.
Hindistan’ın Batı Bengal Eyaleti’nin başkenti olan Kalküta, Hugli (Hooghly) Nehri kıyısında, Ganj Deltası’nda yer alır. Bangaladeş sınırına çok yakın bir noktada bulunan kent, Hindistan’ın en büyük liman kentlerinden biri ve ülkenin kültür - sanat başkentidir.
Kalküta, İngilizlerin Hindistan’da kolonileşme sürecinde büyük rol oynayan Doğu Hindistan Kumpanyası merkezlerinden biri olarak önce çıkar. Şehrin simgelerinden, İngiliz Kraliçesi Victoria anısına yapılmış Victoria Memorial bu döneme ait eserlerden biridir. Şehir, Avrupalıların yaşadığı bölümleri, yerlilerin yaşadığı alanlarla önemli bir tezat teşkil edecek şekilde büyür. 1947 yılında Hindistan’ın ikiye ayrılmasıyla hinterlandının büyük bölümü, müslüman Doğu Pakistan, yani bugünkü Bangladeş sınırları içinde kalır. Aynı zamanda büyük bir göçmen akınına uğrar.
İngiltere’nin Hindistan Valisi Lord Curzon tarafından yapımına başlanan, beyaz mermerden muhteşem görünümüyle Victoria Anıtı, dev nilüfer çiçeği yaprakları ve 250 yıllık Banyan Ağacı kökleriyle Botanik Bahçesi, Hindistan Müzesi, Kalküta’ya 10 kilometre uzaklıkta yer alan Belur Math, Babür İmparatorluğu eserlerinden Nakhoda Camii, Mermer Saray, Birla Gökevi, Saheed Minar, Maidan şehrin görülmeye değer noktalarından bazılarını oluşturur.
Sürekli canlı, sürekli kalabalık ve gürültülü, her daim bir festival veya bir kültür sanat etkinliği olan Kalküta, Hindistan’ın en renkli şehirlerinden biridir.
Mayıs – Eylül arasında yoğun yağış alan ve çok nemli olan Kalküta için sonbahar ve kış aylarında seyahat planlaması yapmak daha doğru bir tercihtir.