Üç tarafı pırıl pırıl Akdeniz mavisi...
Alp ve Apenin dağları; Sicilya, Sardinya adaları...
Efsanevi Roma İmparatorluğu ...
Kolezyum, Pisa Kulesi, Duomo, Pompeii ...
Leonardo da Vinci, Michelangelo, Botticelli, Raphael, Caravaggio, Titian...
Etrafta heyecanlı konuşmaları ile birbirinden şık, sıcakkanlı insanlar...
Futbol, Formula 1, Ferrari ...
Şarap Bağları...
Pizza, pasta, mmmm mis kokan kahve, gelato, parmesan, mozzarella, ...
Tarih yüklü başkent Roma, kanallar üzerinde yükselen romantik şehir Venedik, sanatın zirvesi Floransa, alışverişin kalbi Milano, ...
Evet evet, burası İtalya! Daha ne bekliyorsunuz?
Canlı, sımsıcak, tarih yüklü ve insanı avucunun içine alan bir şehir Roma! Binlerce yıllık geçmişe sahip bu şehir, insanlık mirasının değerli mücevherlerinden biri. Roma, İtalya’nın ve Lazio Bölgesi’nin başkenti ve dünyanın büyük bölümüne hükmetmiş, dünya kültürünü derinden etkilemiş Roma İmparatorluğu’nun doğduğu yer. Aynı zamanda içinde yer alan Vatikan şehir devleti ile Katolik Hristiyan dünyasının inanç merkezi.
Roma’ya gelince mutlaka yapılması gerekenler listesi var şüphesiz ama bu listenin dışına çıkıp Roma’yı daha derinden tanımaya çalışanların pişman olmayacağı muhakkak!
Roma İmparatorluğu’nun paha biçilmez kalıntıları Kolezyum, Forum, Pantheon... Kolezyum’a ziyaret eden tarih meraklıları, burada bir zamanlar yaşanmış kanlı gladyatör dövüşlerini hayal etmekte zorluk çekmeyecektir, kuşkusuz. Forum ve Pantheon ise Roma’nın nasıl da görkemli bir uygarlık olduğunu gözler önüne serer.
Vatikan’ın paha biçilmez San Pietro Bazilikası’nı, tavanını Michelangelo’nun boyadığı Sistina Şapeli’ni görmeden dönmek olmaz!
Roma’yı hissetmek isteyenler, İspanyol Merdivenleri’nde bulur aradığını. Burası adeta bir toplanma noktası işlevi görür. 135 basamaklı merdivenin tepesinden çok güzel bir Roma manzarası seyredilir. Roma’ya tekrar gelmek isteyenlerse Trevi Çeşmesi’ne giderler. Türkiye’de Aşıklar Çeşmesi olarak bilinen bu çeşmeye atılan dilek parasının bunu garanti ettiğine inanılır. Roma’ya tekrar gelmeyi dileyenler o kadar çoktur ki, milyonlara varan değerde bozuk para birikir bu çeşmede. Ama Dikkat, çeşmeye para atmanın bir usülü vardır. Biraz seyredin gelenleri, farkedeceksiniz.
Venedik Sarayı’nın bulunduğu Venedik Meydanı, Mısır’dan getirilmiş bir dikilitaşın bulunduğu Popolo Meydanı, Bernini’nin Dört Nehir Çeşmesi ile Navona Meydanı gibi eşsiz meydanları vardır Roma’nın. Şehir merkezini ikiye bölen Tiber Nehri ve köprülerinin yarattığı güzel manzaraları vardır...
Ne çok şey var anlatılacak! Güzel yemeklerden, nefis kahve kokusundan, dondurmadan bahsetmeye başlayamadık bile! Roma’da tatilin tadını çıkarmanızı dilemek, en güzeli!
Orta İtalya’nın büyüleyici şehri Floransa, Toskana Bölgesi’nin başkentidir. Rönesansın beşiği olarak nitelendirilen tarihi kentin merkezi Arno Nehri ile ikiye ayrılır. Floransa’ya 1400’lerin ilk yarısından 1700’lerin ilk yarısına dek hükmeden kudretli Medici Ailesi damgasını vurmuştur. Bu aile üyelerinden bazıları papalık makamına layık görülmüş, bazıları Avrupa’nın kraliyet aileleri ile evlilik bağları kurmuştur. Aile sahip olduğu güç ve nüfuzun yanı sıra sanata verdiği büyük önem ve destekle tanınmıştır. Bu durum şehrin kültürel ve sanatsal zenginliğine büyük katkı sağlar.
Benim için önemli olan gittiğim kentin sokaklarında dolaşmak, şehrin havasını solumak, en güzel manzaralarını keşfetmek diyenler mutlaka Floransa’ya gelmeli! Tarihi dokusunu korumuş, dünya kültür mirası listesine girmiş, mimari zenginliği ile göz kamaştıran Floransa’da onları bekleyen çok şey var. Muhteşem kubbesi ile şehrin en bilinen simgesi, kısaca Duomo olarak bilinen Santa Maria del Fiore Katedrali’ni görmek için gelmeli. Arno Nehri’nin iki yakasını birleştiren, ilginç görünümü, tarihi değeri ile özel bir köprü olan Ponte Vecchio için gelmeli... Piazzale Michelangelo’dan görünen olağanüstü Floransa manzarası için gelmeli...
Benim için en önemlisi kültürdür, sanattır, dünyaca ünlü eserleri görmektir; müzeleri gezmeden, tarihi binaların içini görmeden yapamam diyenler Floransa’yı gezi programlarının en başına yerleştirmeli! Leonardo da Vinci’nin, Michelangelo’nun, Dante’nin ayak izlerini takip etmek için gelmeli... Dünyanın en değerli Rönesans sanat eserlerine sahip müzelerinden biri olan Uffizi Galerisi için gelmeli... Bu galeriyi, Ponte Vecchio köprüsü üzerinden Palazzo Pitti’ye birleştiren, sanat eserleriyle süslü, Medici’lerin ünlü Vasari Koridoru’nu adımlamak için gelmeli ... Accademia Galeri’de bulunan Michelangelo’nun Davud Heykelini gözleriyle görmek için gelmeli ...
Benim için gezmek, yalnız şehri değil, o şehri çevreleyen yaşamı, şehri besleyen damarları görmek; yemek içmek, yeni tatlar denemek diyenler hiç düşünmeden Floransa’ya gelmeli! Toskana bağlarını görmek için gelmeli... Chianti vadisini görmek, Floransa’nın nefis kırmızı şarabını tatmak için gelmeli... Ünlü T-bone bifteğinin tadını çıkarmak için gelmeli...
Sadece bu kadar mı? Şüphesiz değil. Floransa’da hayatı daha iyi tanımanın ve hayattan zevk almanın yolunun gezip görmekten geçtiğine inanan herkes için bir şeyler var!
Fransa’nın kuzeyinde, Po Vadisi’nde yer alan, gerçek bir metropoldür Milano. Sanat, ticaret, dizayn, eğitim, moda gibi pek çok alanda yüksek bir gelişmişlik düzeyine ulaşmıştır. Lombardiya Bölgesi’nin başkentidir. Kuzeyinde İtalya’nın muhteşem göller bölgesi ve çevresinde altı tane doğal park yer alır. Milano, İtalyan demiryollarının önemli merkezlerinden biri olması sayesinde çevresini saran bu doğal güzelliklere ulaşmak için de bir üs vazifesi görür.
Milano’da yapılacak listesinin ilk sırasında muhteşem mimarisi ile Milano Katedrali’ni görmek gelir. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan, haç şeklindeki tarihi yapısı ve olağanüstü cam tavanı ile son derece ilgi çekici olan Galleria Vittorio Emanuele II de mutlaka ziyaret edilmelidir.
Milano gerçek bir hazineyi, gözlerden daha uzak bir köşede saklar. Kendisi de görmeye değer bir yer olan Santa Maria delle Grazie Kilisesi içinde, Leonardo da Vinci’nin İsa’nın havarileriyle son akşam yemeğini tasvir eden ünlü “Son Yemek” tablosu bulunur. Büyük Usta’nın Mona Lisa’dan sonra en ünlü eseri sayılan ve filmlere, kitaplara konu olan bu tablosu rezervasyon ile görülebilir.
20. yy başlarında bir ipek ve tekstil üretim merkezi haline gelen Milano, bugün dünyanın sayılı moda merkezlerinden biri haline gelmiştir. Dünyanın en pahalı mağazalarını, en güzel moda tasarımlarını bu şehirde bulmak mümkündür. Modanın altın dörtgeni olarak anılan, Via Monte Napoleone, Via Manzoni, Via Della Spiga, Via Sant’Andrea adlı Milano caddeleri moda ve alışveriş meraklıları için adeta bir cennet!
İtalya’nın Campania Bölgesi’nin başkenti olan Napoli, Roma’nın güneyinde bir Akdeniz kenti. Kendisiyle aynı adlı körfezde yer alıyor. Napoli’nin tarihi merkezi, UNESCO kültür mirası alanlarından biri... Napoli sokakları size günlük yaşamın tam içinde olduğunuzu, kentin bir parçasına dönüştüğünüzü hissettiriyor.
Akdeniz üzerindeki mükemmel konumu nedeniyle bu kent, su sporları için çok elverişli. Su altında kalmış ve oldukça iyi korunmuş durumdaki Baia Antik Kenti görmeye değer bir manzara oluşturuyor. Kente yakın Procida, Ischia ve Capri gibi güzel Akdeniz adaları için de yakın bir nokta.
Napoli’de anmadan geçilemeyecek iki önemli arkeolojik alan var. Bunlardan başta geleni Pompeii ve daha sonra Herculaneum. Pompeii deyince Napoli'nin Vezüv Yanardağı’na çok yakın bir mesafede yer aldığı anlaşılmış olmalı. MS. 79’da patlayan Vezüv’den yayılan kül ve lavlar, Roma şehirleri Herculaneum ve Pompeii’deki binlerce insanı hazırlıksız yakalamış ve bu iki kentteki yaşamı sonsuza kadar dondurmuş. Kaçmaya çalışırken oldukları yere yığılmış ve taşlaşmış insanları ve günlük yaşamlarına dair detayları gözlerinizle görmek şaşırtıcı ve biraz da ürpertici!
Napoli, odun ateşinde pişmiş Napoliten Pizza’nın en güzelini tadabileceğiniz yer. Pizza Margarita’nın ana vatanı. Benzersiz süt tadıyla Mozzarella da Napoli seyahatine mutluluk katan detaylardan!
İtalya’nın bu özel şehri, Venedik, kuzeyde Adriyatik kıyısında yer alır. İnce uzun iki ada ve bir yarımadanın adeta denize set çektiği Venedik Lagünü içinde, 118 adadan oluşan bir adalar topluluğudur. Anakara üzerinde bulunan Venedik toprakları da tarihi adaya tek bir kara ve demiryolu ile bağlanmıştır.
Venedik’i anlatmaya gerek var mı bilinmez. Dünyada belki en fazla tanınan kentlerden biri, görüntüleri hafızalara kazınan bir kenttir, Venedik. Venedik’in havasını solumak anlatır size, aslında bu kenti ne kadar az tanıdığınızı. Güvercinlerle süslü San Marco Meydanı, Bazilikası ve Kulesi, Dükler Sarayı, Büyük Kanal’da gezi, Rialto Köprüsü, dar sokaklarda, kanal kenarlarında keşif turları derken daha fazlasını bilme arzusu uyanır içinizde.
Venedik, bir vakitler İstanbul gibi Bizans İmparatorluğu sınırları içinde yer alır. Sonrasında ticaret ve denizcilikte gelişmiş bir kent devlet olarak; Osmanlı Devleti ile kimi zaman düşmanca, kimi zaman ise dostane ilişkiler sürdürmüştür. Kentin tarihsel ve kültürel derinliği sanatsal ve mimari zenginliğinde kendini açıkça gösterir.
Birbirine köprülerle bağlanan kanallardan oluşan, ulaşımın tamamı siyah renkli gondollarla veya vaporetto denen toplu taşıma tekneleri ile sağlanan, üzerindeki paha biçilmez eserlerle adeta yüzen bir hazine görünümündeki bu kent; pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Orta ve Güney Avrupa’nın Akdeniz ülkelerinden biridir İtalya. Akdeniz’de Afrika’ya doğru uzanan İtalyan yarımadası toprakları pekçokları tarafından bir çizmeye benzetilir. Kuzeyinde yer alan topraklar coğrafi olarak Alp Dağları’yla siyasi olarak Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya ile sınırlanır. İtalyan yarımadası, doğuda Adriyatik Denizi, güneyde İyon Denizi, batıda Tiran Denizi ve Cenova Körfezi ile çevrelenmiştir. Vatikan ve San Marino, İtalyan toprakları içinde kalan, İtalya’dan bağımsız iki küçük Avrupa ülkesiyken; İtalya’ya ait Campione D’Italia, İtalyan sınırları dışında, İsviçre’ye ait Ticino Kantonu içinde yer alır. Akdeniz’in iki güzel adası, Sicilya ve Sardinya da İtalya’ya aittir.
7600 kmlik kıyı şeridi, plajları, koy ve adaları ile İtalya gerçek bir turizm ülkesidir. İtalya’nın kuzeyinde yer alan en uzun, aynı zamanda en önemli akarsu Po Nehri’dir. İtalya, 1500 civarında gölüyle akarsudan çok göle sahiptir. Büyük çoğunluğu Po Vadisi ve Alp eteklerinde yer alan dünyaca ünlü göllerden bazıları Maggiore, Garda, Como, Lugano ve Iseo’dur. İtalya’da yer alan en önemli dağ silsilesi kuzeyde Alpler, diğeri yarımada boyunca uzanan Apeninlerdir.
İtalya, kısmi özerkliğe sahip, 20 idari bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgeler; Abruzzo, Basilicata, Calabria, Campania, Emilia-Romagna, Lazio, Ligurya, Lombardiya, Marche, Molise, Piyemonte, Puglia, Toskana, Umbria, Veneto’dur.
Başkenti Roma olan, cumhuriyetle yönetilen İtalya bir NATO, Avrupa Birliği, Schengen Bölgesi ülkesidir.
İtalya yarımadasında, Etrüskler ile başlayan İtalyan tarihi, MÖ. 8.yy’da Yunan kolonilerinin yarımadanın güneyinde kurduğu kent devletleri ile devam eder. İtalyan yarımadasının Dünya tarihinde yükselişi Roma kentinin yükselişi ile başlar. Roma’nın kuruluşu Romus ve Romulus efsanesi ile anlatılır. Bir dişi kurt tarafından emzirilerek büyütülen Truvalı göçmen Aeneas’ın öksüz ikizleri sonunda bir kavgaya tutuşur ve Romulus Romus’u öldürür. Romulus’un kurduğu ülke bundan böyle Roma olarak anılır.
Önceleri bir senato ile ve bugünkü cumhuriyet teriminden bir hayli farklı anlamda bir cumhuriyet yönetiminde varlığını sürdüren Roma şehir devleti, zamanla İtalyan yarımadasını adım adım fetheder ve daha ötesinde İspanya’dan Anadolu’nun bir kısmına dek pek çok yerde egemenlik sağlar. Fransa, Almanya ve nihayet İngiltere’ye dek sınırların uzamasını sağlayan büyük İmparator Julius Sezar, bu devasa imparatorluğu bir diktatörlüğe dönüştürürse de en yakınında yer alan soyluların düzenlediği bir suikastle, MÖ. 44 yılında öldürülür ama Roma’nın yükselişi durmayıp devam eder. Edirne’nin de kurucusu olan kudretli imparator Hadrianus Dönemi’nde imparatorluğun sınırları en uzak noktasına ulaşır. Akdeniz artık bir imparatorluk denizidir. Atlantik Okyanusu’ndan Hazar’a dek uzanan sınırlara sahiptir.
İmparatorluk sınırlarında yayılan hristiyanlık, önceleri zulümle karşılansa da İstanbul’un da kurucusu olan I. Constantine döneminde devlet himayesine girmiştir.
MS. 395’te Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinin ardından, varlığını 1453’te İstanbul’un fethine dek sürdüren Doğu Roma’ya karşılık; İtalya merkezli Batı Roma, Cermen kabilelerin istilası sonucunda 476 yılında yıkılır. İtalya’nın kuzeyi Bizans’ın, güneyi ise papalık devletlerinin denetimi altında kalır. Sonrasında İtalya, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ve Papalık Devletlerinin çok uzun süren iktidar mücadelesinin alanı olur.
MS. 1100’den itibaren İtalya, Venedik, Milano, Floransa gibi güçlü şehir devletlerinin yükselişine şahit oldu. Bu devletler, endüstri ve ticaret alanlarında gelişmişlikleri ile dünyanın geri kalanı ile önemli bağlar kuruyorlardı.
İtalya 14 ve 15. Yy’da bir sanatsal ve entellektüel patlamaya sahne oluyordu. İtalya’da başlayan Rönesans, zamanla tüm Avrupa’yı etkisi altına alacaktı.
Napolyon işgali, yönetimi ve Habsburg egemenliği sonrası 1861’de İtalyan birliği, ulusalcı İtalyan lider Guiseppe Garibaldi tarafından sağlandı ve İtalya Krallığı kuruldu.
Müttefikler safında Birinci Dünya Savaşı’na katılan İtalya, savaşın getirdiği yıkım ve huzursuzlukların ardından 1922’de kendisini Il Duçe olarak tanıtan faşist lider Mussolini’nin yönetimi altına girmiş ve Nazilerle işbirliği dönemi başlamıştı. İtalya, II. Dünya Savaşı’na Almanya saflarında katıldı. Zamanla Almanların elinde bir kuklaya dönüşen Mussolini’nin ölümü, İtalyan direnişçilerinin elinden oldu.
1946’da İtalya, monarşiyi terk ederek cumhuriyet modeline geçti.
İtalya topraklarında doğan ve dünyanın büyük bir kısmında egemenlik kuran Roma İmparatorluğu’nun geride bıraktığı şaheser yapılar ve birikim, günümüze kadar uzanan pek çok mimari esere, tekniğe ilham vermiştir. İtalya üzerinde Klasik Roma, Gotik, Rönesans, Barok, Rokoko ve Neoklasik ve modern mimari örneklerine rastlamak mümkün. Colosseum, Panteon, ünlü eğik kule Pisa; kısaca katedral anlamında Duomo adıyla anılan, Floransa Santa Maria del Fiore Katedrali, Venedik San Marko Bazilikası, Venedik Dükler Sarayı (Doge’s Palace), çelik ve camdan yapılma tavanıyla dikkat çeken Milan Galleria Vittorio Emanuele II alışveriş merkezi, Milan Pirelli Kulesi İtalya’da yer alan çok önemli mimari örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
İtalya yıl boyunca pek çok farklı etkinlikle süslenen, renkli ve canlı bir kültür sanat atmosferine sahiptir. Ülke operanın ana vatanı; Milan’da yer alan La Scala, kuşkusuz İtalya’daki en önemli opera evidir. Burada Verdi, Puccini, Rossini, Vivaldi gibi dünyaca ünlü İtalyan bestekarların eserlerini en güzel seslerden dinlemek mümkündür. Tiyatronun merkezlerinden bir diğeri Verona’dır. Uluslararası edebiyat, müzik ve film festivallerine sahne olan İtalya’da en önemli kültür sanat olaylarından biri, iki yılda bir düzenlenen Venedik Bienali’dir. Festivaller ülkesi İtalya, şubat ayında bir karnaval ülkesi kimliğine de bürünür. Karnavallar eğlenceli olduğu kadar kostüm ve maskeleri, renk, ışık, tasarım zenginliğiyle sanatsal bir görünüm taşır.
Nice ünlü ressam yetiştirmiştir, İtalya. Dünya tarihinin yetiştirdiği en büyük dahilerden Leonardo da Vinci, Michelangelo, Titian, Rafael, Boticelli gibi sanatçıların eserleri dün olduğu gibi bugün de İtalya’ya paha biçilmez bir değer katmaktadır. Roma’da Capitoline müzeleri, Floransa’da Uffizi galerisi gibi müzelerde daha pek çok sanatçının eserlerini görmek mümkündür.
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan ülkeler içinde İtalya, en fazla eserle başı çekmektedir. Yalnızca bu bile İtalya’nın kültürel ve sanatsal zenginliğinin bir kanıtı gibidir.
İtalya, konumu ve coğrafi özellikleri açısından her türlü açık hava sporuna ev sahipliği yapabilecek kaynaklara sahiptir. Kuzey bölgesinde yer alan gölleri ve güneyini üç taraftan saran Akdeniz ile akla gelebilecek tüm su sporları için İtalya’da konaklama ve aktivite imkanı bulmak mümkündür. Alp ve Apenin dağları da doğanın kalbinde yapılabilecek sporlar için elverişli bir ortama sahiptir.
Yüzme, rüzgar ve uçurtma sörfü, yelken, su kayağı, dalış, rafting, balık tutma, bisiklet, dağ bisikleti, yürüyüş, tırmanış, binicilik, golf, her türü ekstrem spor, İtalya’da yapılabilecek sporlardan sadece birkaçıdır.
Türlü sporlar için zemin ve tesis mevcutsa da İtalya, en fazla futbol ile tanınır ve İtalyanların en sevdiği sporların başında futbol; ardından basketbol, voleybol gibi salon sporları ile bisiklet ve tenis gelir.
Bisiklet sporu İtalya’da Fransa’da olduğu gibi ayrı bir öneme de sahiptir. 1909’dan bu yana yapılmakta olan Giro d’Italia (İtalya turu) genellikle Mayıs ayında yapılan dünyanın başlıca uzun mesafe bisiklet yarışlarından biridir.
Otomobil yarışlarının her zaman başa güreşen markası Ferrari’nin anavatanı İtalya’da, her yıl Formula 1 ayaklarından biri gerçekleştirilir.
İtalya! Bir Gastronomi Ülkesi ...
Dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan İtalyan mutfağına has lezzetler, aynı zamanda pek çok farklı ülkede kabul görmüştür ve yaygın olarak tüketilmektedir. Bu zengin mutfağı, anayurdunda tatmak isteyenler bilmelidir ki İtalya’nın pek çok farklı bölgesinde oraya has tatlar öne çıkar. Gidilen yere göre bu tadın ne olduğunu keşfedip öncelikle onu tatmaya çalışmak doğru bir tercih olabilir.
İtalya’da yaygın olarak tüketilen yağ, zeytinyağıdır ve çok yüksek kalitede zeytinyağı bulabilmek mümkündür. İtalya’nın en güneyinde yer alan Bari şehri zeytinyağı üretiminde önemli bir bölge...
İtalya aynı zamanda bir peynir ülkesi, pek çok kahve türünün çıkış noktası ve gerçek bir şarap diyarıdır. Olağanüstü güzellikte bağları, mimari dokusu ve doğası ile mutlaka görülmesi gereken beldesi Toskana’da dünyanın en iyi şaraplarından biri, Chianti, aynı adlı vadide üretilir. İtalya’da şarabın eşlik etmediği bir ana yemek düşünülemez. Pizza ve spagetti gibi tüm dünyanın severek tükettiği, evrensel hale gelmiş tatların anavatanıdır. İtalyan mutfağında deniz ürünleri yaygın olarak kullanılır.
Modena’nın balsamik sirkesi, Ligurya’nın ceviz, fesleğen ve zeytinyağı ile yapılan Pesto Sosu; Piedmont Alba’nın beyaz trüf mantarı, pek meşhurdur.
İtalya’da çok sevilen ve tüketilen kahve türleri, kahve zincirleri vasıtasıyla dünya kültürünün bir parçası oldu. Kahve türlerinin büyük çoğunluğu espresso’dan üretilir. Espresso, basınçlı sıcak suyun kahve çekirdekleri üzerinden geçirilmesi ile elde edilen yoğun tada sahip kahve türüdür ve küçük fincanlarda servis edilir.
Macchiato: espresso üzerine ince bir tabaka süt köpüğü ilave edilerek kahvenin sert tadımı yumuşatılır.
Caffe Latte: Espressoya ısıtılmış süt ilavesi ile elde edilen kahve türüdür.
Cappuccino: Espressoya süt ve süt köpüğü ile çikolata tozu ilave edilir.
Ristretto: Espresso’nun daha az suyla hazırlanmış daha yoğun halidir.
Caffe Corretto: Grappa veya brendi eklenerek, tadında “düzeltme” yapılmış espressodur.
Granita di Caffe: buzlu ve kremalı bir kahve türü.
Farklı malzemelerle oluşturulmuş binlerce türü bulunan bu İtalyan lezzetinin en ünlüsü; Margarita’nın doğuşu, efsanevi bir hikaye ile süslenir. Napolili bir pizza üstadının, 1889 yılında Kraliçe Margherita onuruna hazırladığı, İtalyan bayrağının renklerini taşıyan —kırmızı domates, beyaz peynir ve yeşil fesleğen ile yapılır—pizza o günden sonra Kraliçe’nin adıyla anılmaya başlar. Çok çeşitli pizza seçenekleri olsa da nefis İtalyan peynirleri ile yapılmış Quattro Formaggi – dört peynirli pizzayı mutlaka denemeli! Her bir çeyreğinde farklı lezzetler olan, Dört Mevsim pizzası, Quattro Stagioni ise görüntüsü ile iştah açıyor.
İtalya’da pizza restoranları Pizzeria olarak anılıyor.
İtalyan mutfağının vazgeçilmez lezzetidir makarnalar. İtalyanlar makarnaya pasta derler. Yüzlerce farklı çeşit makarna vardır. Spagetti, mantıya benzeyen ravioli, geniş ve düz formu ile lazanya, kısa boru şeklinde penne, dikdörtgen şerit gibi kesilmiş tagliatelle ve fettucine ilk akla gelenlerden bazılarıdır. Makarnalar, farklı malzeme ve soslarla, peynirle tüketilebilmektedir.
İçinde likör barındıran, İtalya’nın en güzel tatlılarından Tiramisu; meyveyle sütün lezzetli birleşimi Panna Cotta; İtalya’ya özgü bir çeşit dondurma olan, pek çok farklı tadıyla nefis Gelato; parmak şeklinde kıtır hamur içinde ricotta peyniri ile Cannoli; tatlı sevenler için bir cennettir, İtalya...
İşte dünyaca ünlü İtalyan peynirlerinden bazıları:
Türkçede Parmesan olarak bilinen, İtalya’nın Parma, Reggio Emilia, Modena, Bologna ve Mantua bölgelerine özgü Parmigiano Reggiano; Lombardy ve Piedmont’ta üretilen Gorgonzalo; İtalya’nın güneyinden bir lezzet, kremsi tadıyla yapıldığı gün tüketilmesi önerilen eşsiz Mozzarella di Bufala; Basilicata kökenli Provolone; kuzeye özgü bir tat, Asiago; Toskana’dan Pecorino; Piedmont’dan Robiola ...
Toskana’nın ünlü kırmızı şarap türlerinden Chianti, yanı sıra Brunello, Vermentino, Sciacchetrá markaları çok bilinen İtalyan şaraplarıdır. Güzel bir limon likörü olan güney İtalya’ya özgü limonçello, ünlü İtalyan likörü grappa ve amaro güzel bir yemeğin ardından hazmı kolaylaştırır.
Dünyanın en küçük devletlerinden biri ve İtalya’nın başkenti Roma’nın merkezinde küçük bir alanı kaplayan Vatikan, Katolik Hristiyan dünyasının merkezidir. Ruhani lider Papa, bu devletin başkanlığını da yürütmektedir. Hristiyanların inançları gereği ziyaret ettiği bu kutsal yer, aynı zamanda Roma’da turistik olarak en fazla ziyaret edilen yerlerden biridir. Dolayısıyla yoğun bir ziyaretçi trafiğine sahne olur.
Katolik dünyasının önemli olaylarına sahne olan St. Peter Meydanı (Piazza San Pietro) ve ardında yer alan görkemli St. Peter Bazilikası, kitle iletişim araçlarının yaygın şekilde kullanıldığı günümüzde Vatikan denince akla gelen ilk görüntüdür.
Çarmıha gerildikten sonra annesi Meryem’in kucağında cansız yatan İsa Peygamber’in tasvir edildiği, Michelangelo’nun Pieta adlı eseri St. Peter Bazilikası’nda bulunur. Bu muhteşem kilisenin tabanı altında, Grotte Vaticane adı verilen bölümde, Papalık makamında bulunmuş dini liderler gömülüdür ve bu bölüm de ziyaret edilebilmektedir. Necropoli di San Pietro veya Scavi olarak anılan ayrı bir bölümde, Aziz Petrus’un mezarını ziyaret etmek de mümkündür. Ancak buraya günlük ziyaretçi sayısı sınırlıdır.
Yine Michelangelo’nun tavanını olağanüstü bir şekilde resimlediği Sistina Şapeli, Vatikan sınırları içinde bulunur. Sistina Şapeli, Vatikan Müzeleri içinde ve müzenin en sonunda yer alır.
Kalabalıklar tarafından çok fazla ziyaret edilmeyen Vatikan Bahçeleri de görmeye değer güzelliktedir.
Vatikan’ı ziyaret esnasında belli giyim kurallarına uyulması gerektiği unutulmamalıdır.
İtalya her türden kültür ve sanat festivalleri, bar ve eğlence yerleri, karnavalları, açık hava etkinlikleri, başta Avrupa çapında bir büyüklüğe sahip olan ünlü Gardala olmak üzere eğlence parkları, tam bir deniz ülkesi olması nedeniyle Akvaryum ve su parkları ile eğlence arayanlar için de ideal bir gezi rotasıdır.
Yalnız İtalya’da değil, Avrupa’nın genelinde, Christmas yaklaşırken sokaklar renk ve ışık saçar. Süslenmiş caddeler, sokaklar, büyük binalar, bir renk ve ışık cümbüşüdür. Bir kısmı özenli el yapımları olan Christmas süsleri etrafa masalsı bir hava verir. Kuşkusuz bu görüntü çocuksu bir zevk verir kalplere. Aralık sonu ocak başında İtalya’nın kuzeyinde Güney Tirol’de; Merano, Bressanone, Bolzano ve Vipiteno, Brunico’da kurulan Christmas pazarları görmeye değer renkli manzaralar oluşturur.
Şubat ayı, festivaller zamanı, İtalya’nın en renkli zamanlarından biridir. Karnaval denince de akla öncelikle Venedik Karnavalı gelir. Rengarenk, yaratıcı maske ve kostümlerin ardında hangi yüzün gizlendiği bilinmez. Yüzyıllar öncesinden gelen bu geleneğin sunduğu görsel zenginlik, dünyanın her yerinden gelen kalabalıkları Venedik’te buluşturur. Festivalin açılışında, kostümlü bir kişinin St. Mark Kulesi’nden Doge’s Palace’a bir düzenekle havadan inişi şeklinde yapılan “Meleğin Uçuşu” adlı gösterinin ilk kez 16.yy ortalarında bir Türk akrobat tarafından, ip üstünde yürüyerek yapılmış olması, gösteriyi daha da ilginç kılan bir detaydır.
Venedik’te eylül başında gerçekleştirilen, kostümlü, gondol ve geleneksel teknelerle gerçekleştirilen tarihi kürek yarışları (regatta storica) görmeye değer bir manzara oluşturur.
Ivrea Şehri’nde gerçekleştirilen karnaval 1800’lerin başından günümüze ulaşmış tarihi bir karnavaldır. Küçük tatlı hediyelerin dağıtıldığı geçit töreni, dans ve müzik gösterileri ile görmeye değerdir. Avrupa’dan çeşitli topluluklar bu gösterilerde yer alır. Karnavalın en önemli anlarından biri “Portakal Savaşı” olarak anılır. Küçük arabalara binmiş Napolyon kuvvetlerini temsil edenlerle, yerel halkı temsil eden yayaların, tarihi bir iç savaşı karşılıklı portakal salvolarıyla canlandırdığı; katılanları eğlenceli bir hareketin içine sokan bir savaştır bu.
Çizmeye benzeyen İtalyan yarımadasının topuğunda, Apulia’da, bir tarantulla tarafından ısırılıp, vücudunda zehir kalmayana dek durmaksızın dans eden bir kadın efsanesi Pizzica adıyla gelenek haline gelmiştir. Çıplak ayakla sabaha dek çılgınca dans etmek isteyenler için özel bir deneyim! Yine aynı yörede her yıl yaz döneminde gerçekleştirilen, Salento’nun folk müziğini, evrensel formlarla birleştiren “La Notte della Taranta” festivali, İtalyan kültürünü yakından tanımak isteyenlerle müzik meraklılarına hitap ediyor.