Amsterdam, Hollanda’nın başkenti ve dünyanın en güzel şehirlerinden biri... Bu kente gelip de sevmemek neredeyse imkansız...
Yüzlerce kilometrelik bir kanal ağı üzerinde kurulu olan kent, onlarca ada üzerinde bin beş yüz civarında köprü ile birbirine bağlanır. Kanallar boyunca yapılacak bir gezide, ister yaya ister tekneyle olsun gördükleriniz; Amsterdam’ın kendine özgü mimarisi, tarihi binaları, yeşil alanları ve her köşede karşınıza çıkan görmeye değer yeni yerler, sizi mutlu etmeye, iyi ki gelmişim demeye yeter!
Geçmişi 10.yy’a dek uzanan Amsterdam, Amstel Nehri üzerinde bir baraj civarında kurulur ve adını buradan alır. Kuzey Denizi Kanalı ile açık denize açılan kent, bir liman ve denizcilik kenti olarak büyük bir gelişme gösterir. Hollanda’nın bir zenginlik patlaması yaşadığı 17.yy’da dünyanın en önemli limanlarından biri, bir ticaret ve finans merkezi haline gelmiştir. Bugün de dünya ticareti açısından önemli bir merkez olmayı sürdürüyor.
İşte Amsterdam’ın bazı şifreleri : Bir çiçek şehri, bisikletin başkenti, Rijk ve Van Gogh Müzeleri, Dam Meydanı, Kraliyet Sarayı, Heineken, dört yüz yıllık elmas şehri, renk ışık ve hareket, Kalverstraat, Kırmızı Fener, Hortus Botanicus, Vondelpark ... Amsterdam gezisinin her noktasında bu şifrelerden birini çözeceksiniz ama hepsi bu kadar değil. Tek yapmanız gereken adım adım şehri keşfetmek...
Amsterdam özgür düşünceye, açık iletişime ve ilerlemeye inanan bir kent olarak hem tarihsel ve doğal dokusunu korumayı başarmış; hem de sahip olduğu önemi sürdürmeyi...
Hollanda’nın başkenti Amsterdam olmasına rağmen, yönetim merkezi Lahey’dir. Parlamento ve hükümet, yabancı elçilikler, Lahey Adalet Divanı gibi uluslararası kurumlar ve Kraliyet Ailesi ikametgâhları Lahey’dedir.
Hollanda’yı işgal eden ve başkenti Lahey’den Amsterdam’a taşıyan Napolyon’un 1800’lerin başında Hollanda’da bıraktığı bir izdir bu. Napolyon devrilmiş, ülke yeniden Hollanda halkının kontrolüne geçmiş, yönetim yine Lahey’e dönmüş ama Amsterdam başkent olarak kalmaya devam etmiştir.
Bir yönetim merkezi olduğu gibi, Hollanda resim sanatının dev ustalarına ait şaheserlerin sergilendiği bir yer olma özelliğine de sahip, Lahey. Vermeer’in ünlü İnci Küpeli Kız’ı, Mauritshuis Müzesi’nde, 17.yy Hollanda’sından size hala ilk günkü gibi bakıyor. Bir zamanlar Kraliyet Ailesi’ne ikametgah olan Lange Voorhaut Sarayı, artık Escher in Het Palesis Müzesi adıyla insanı şaşkınlığına uğratan Escher grafik eserlerini sergiliyor. Mondrian’ın eserlerini görmek için Gemeentemuseum sizi bekliyor. Müzeleri gezmişken, ilginç bir sergileme yöntemiyle 19. yy Schveningen’ini bir terastan izlercesine görmek isteyenler, Panaroma Mesdag’ı görmeyi ihmal etmemeli!
Lahey, Kuzey Denizi kıyısında kilometrelerce uzanan sahiliyle iki kıyı kasabasına sahip. Bunlardan ilki, milyonların uğrak noktası, popüler ziyaretçi noktası, Scheveningen. Diğeri ise daha sakin ama aynı güzellikteki Kijkduin... Güzel yemek, plajlar, deniz aktiviteleri, eğlence, her türlü su sporu ve aktivite bu kıyı kasabalarında!
Hollanda haritasına bakıldığında en güneyde, Avrupa içine sokulmuş gibi görünen Hollanda topraklarında, Belçika sınırı yakınlarında bir kent yer alır; Maastricht'dir bu kent. Maas Nehri üzerinde kurulmuş sakin ve güzel bir kenttir.
Maastricht kelime olarak hiç yabancı değildir bize. Avrupa Birliği'nden bahsedildiğinde “Maastricht Kriterleri” duymaya alışkın olduğumuz bir şeydir. 1992'de Maastricht'de, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Avrupa Birliği haline gelmesi yolunda ekonomik ve parasal birliğe ilişkin bir anlaşma imzalanmış, 1993'te yürürlüğe girmiştir. Birliğe girecek yeni üyeler de, bu anlaşmanın maddelerine uygun bir parasal yapıya sahip olmak zorundadır.
Maastricht'i gezerken Saint Servatius Bazilikası'nın yer aldığı, ağaçlarla çevrili, güzel ve tarihi meydan Het Vrijthof'tan başlanabilir. Güzel kafe ve restoranlara da ulaşmanın kolay olduğu bu meydanda biraz soluklanırken Hollanda'da pek meşhur olan Limburgsee Vlaai pastasından bir dilim mutlaka tatmalı!
Şehrin iki yakasını birleştiren Saint Servaaburg Köprüsü, masalsı bir görünüm oluşturuyor. Su demişken, Hollanda'nın en eski su değirmeni de bu şehirde, şehir merkezine yakın bir noktada bulunuyor.
Tekne turu yapmak, müze gezileri, Saint Peter Kalesini ziyaret etmek, Saint Peter dağı altına 16. ve 19. yy'lar arasında kazılmış, 80 kilometrelik yeraltı tünel sistemini gezmek, şehrin biraz dışına çıkıp şarap bağlarını görmek mümkün!
Hollanda'nın ikinci büyük şehri, bir metropol ve çok hareketli bir liman kenti, Rotterdam. Liman işlevini yüzyıllardır sürdüren kent; ülkenin, hatta Avrupa'nın, en eski ve en büyük limanlarından biri... Rotterdam, bir kanal yoluyla Kuzey Denizi'ne, açık denize bağlanıyor. Liman boyunca yapılacak bir Spido tekne turu, kentin ruhunu yakalamanıza yardımcı oluyor.
Bu eski liman, aynı zamanda gökdelenlerin boy gösterdiği modern bir metropol. Mimari olarak yeniliğe açık bir kent ve bu yeni bir özellik değil. Bunun en açık kanıtı, 1920 gibi çok erken bir tarihte, bir kahve-çay-tütün fabrikası olarak yapılan Van Nellefabriek Ticaret Merkezi'nin, öncü tasarımı nedeniyle UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesi. Piet Blom tarafından tasarlanan ünlü Küp Evler, renkli tasarımı ile ışığa göre alev almış gibi bir izlenim veren Calypso Binası, şehri çok yukardan izleyebileceğiniz 185 metrelik Euromast, taze meyve-sebze-çiçek arayınca soluğu alacağınız devasa kapalı pazar Markthal ve dahası, bu zenginliğin farklı birer öğesi...
Rotterdam renkli ve hareketli gece yaşamı, parlak tarihi ve kültürel mirası, alışveriş mekanları ile Hollanda'nın dünü ve yarınını bir arada gözler önüne seriyor.
Hollandalının günlük yaşamında önemli bir yer tutan bisiklet, yoğun olarak ulaşım amaçlı kullanılır. Hemen her yere, her türlü kıyafetle, özel koltuklarında çocuklarını da taşıyarak bisikletle yol alan Hollandalılar çok rastlanan bir görüntüdür. Bisiklet yolları üzerinden geçerken kurallara uyulmalıdır. Hızlı ve yoğun bisiklet trafiğinde yaya olarak tehlike yaratmanın mümkün olduğuna dair bilinçli olmak gerekir.
Hayatın içinde bu denli yer alan bisiklet, spor olarak da Hollanda halkının en başarılı olduğu alanlarından biridir. Leontien van Moorsel, ülkenin efsanevi bisiklet sporcusudur. Olimpiyat altın madalyalarına sahiptir.
Bisiklet, aynı zamanda, bu güzel ülkeyi keşfetmenin de aracıdır. Görmeye değer pek çok bisiklet rotasını, ülkeyi yakından tanımak isteyenlere önerilir. Hollanda’nın doyumsuz deniz ve göl manzaraları, kanallar, çayırlar, lale tarlaları arasında, özgürce ve açık havada pedal çevirmek; değişiklik, spor, sağlık ve mutluluk arayanlar için ideal.