Budapeşte Kahramanlar Meydanı - Kral Arpad
Kral Stephen Heykeli
Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Sisi - Budapeşte
Imre Nagy Anıtı - Budapeşte
Macar ve Avrupa Birliği Bayrakları
Tarihi Bilgi
Avrupa’nın kilit noktalarından birinde yer alan Macaristan toprakları, tarihin pek çok çalkantılı döneminin tam ortasında yer almaktan kaçınamamıştır.
Macaristan’ı ele geçirip üzerinde hak iddia eden ilk büyük imparatorluk Roma İmparatorluğu’dur. Roma öncesinde yöre Kelt kabilelerinin, İliryalılar, Trakyalılar ve İskitlerin
varlığına şahit olur. Balkanlarda adım adım ilerleyen Roma, MS. 1. yy’ın ilk çeyreğinde bölgeyi çoktan ele geçirmiş ve Panonya adıyla eyalet haline getirmiştir.
Roma’nın yaklaşık 400 yıl süren egemenliği, Asya kavimlerinin göçleri ile ciddi tehdit altına girer ve bölge Hun İmparatoru Attila’nın ellerine geçer. Attila’nın kurduğu imparatorluk kısa ömürlü olur ve onun hayatını kaybetmesiyle çözülme sürecine girer. Bölge Avar, Slav, Türk kökenli ve Germen kabilelerin göç hareketlerinin ortasında kalır. Modern Macar halkının orijinini Orta Asya-Batı Sibirya’dan batıya göç eden yeni bir halkın, Fin-Ugor ve Türki kökenli Onogurların birbirine karışmasıyla ortaya çıkan Magyarların bu halklarla kaynaşması teşkil eder.
9. yy sonlarında Peçenek baskısıyla göç eden Magyarlar, Arpad adlı liderlerinin önderliğinde bugünkü Macaristan topraklarına, Karpatya Havzası’na yerleşirler. Çok geçmeden hristiyanlığı kabul ederler. MS. 1000 yılında, Arpad’ın dördüncü kuşak torunu olan Stephen, Macar Kralı I. Stephen olarak tarih sahnesine çıkar. Nesli sona eren Arpad Hanedanı, ülkesinin 1200’lerde Moğol fırtınası ile kasıp kavrulduğunu gördükten sonra yerini, 1300’lerin başında Kral Robert ile Fransız Anjou Hanedanı’na bırakır. Ancak bu son olmayacak, ardından Macar tahtında birden fazla yabancı kral dönemi yaşanacaktır.
Macar Kralı II. Layoş, Osmanlı gücünün zirvesinde yerini alan Kanuni Sultan Süleyman’la yaptığı Mohaç Meydan Muharebesi’ni iki saat içinde kaybeder. Savaşı kaybeden Layoş, savaş alanını terkederken boğularak hayatını da kaybetmiştir. 1541 yılında ülke toprakları üçe bölünür ve Osmanlı, ülkenin üçte ikisine hakim bir pozisyona gelirken, batıda yer alan bölgede Habsburg egemenliği görülür. 17. yy’da zayıflayan Osmanlı gücünün yerini Avusturya ve Habsburglar dolduracaktır.
Fransız İhtilali’nin ardından dünyayı saracak olan milliyetçilik akımının etkileri Macaristan’da da yaşanır ve 1800’lerin ilk yarısı sonunda Habsburglara karşı verilen bağımsızlık savaşı Avusturya tarafından bastırılır. Ancak Avrupa’nın bu zor döneminde yıpranmış olan Avusturya 1867’de masaya oturacak ve çifte monarşi ilkesini benimseyecektir. Böylece Avusturya İmparatoru, aynı zamanda Macaristan Kralı olur; Viyana ve Budapeşte başkentler olmak üzere çifte parlamentolu Avusturya-Macaristan düzenine geçilir.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, veliahtının bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesinin ardından Sırbistan’a savaş açarak Birinci Dünya Savaşı’nı resmi olarak başlatır. İttifak Devletleriyle yan yana savaştığı ve yenik çıktığı Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 1920 yılında imzalanan Trianon Anlaşmasıyla Macaristan ile Avusturya’nın kaderi büyük toprak kayıplarında birleşirken, yolları ayrılır. Bu büyük toprak kayıpları Macaristan’ı, onları tekrar elde etme umuduyla Almanya saflarında II. Dünya Savaşı’na katılmaya itecektir. Savaş sürerken gizlice Müttefik Devletler ile yapılan müzakereler, buna son vermeye kararlı Almanya’nın müttefiki Macaristan’ı 1944’de işgaliyle sonuçlanır. İşgalin sona ermesini sağlayan ise bir başka yabancı güç, Sovyet Kızıl Ordusu olur.
Savaşın ardından Sovyetler, Macaristan halkına kendi kaderini tayin hakkı vermeyerek 1949’da komünist, tek partili bir rejimin, bir uydu devletin kurulmasını sağlar. 1956’da Sovyet rejimine karşı ülkede başlayan ayaklanma, sınırları geçen Sovyet tankları tarafından bastırılır. Yüzbinlerce Macarı etkileyen Sovyetlerin Macaristan’ı işgali, dünyada da çok büyük yankı bulur. İsyanın lideri Imre Nagy ve binlerce taraftarı idam edilirken Komunist János Kádár yönetimin başına oturtulmuştur.
Kádár yönetiminde “gulaş komünizmi” adı verilen bir sistemle sınırlı bir piyasa ekonomisi ve sosyal yapıda liberalleşmeyle tanışan Macarlar ülkelerinde, diğer Sovyet bloku ülkelerine göre önemli bir ilerlemeye şahit olurlar. Macaristan, 80’lerin sonunda Sovyet blokunda yaşanan çözülmenin sayesinde, 23 Ekim 1989’da cumhuriyet rejimiyle dünya sahnesinde belirir. Bununla da kalmaz 1999’da NATO üyesi ve 2004’ten itibaren Avrupa Birliği üyesi haline gelir.